Tüm Işıkları Söndürürsek Ne Olur (IŞIK KİRLİLİĞİ VE YILDIZLAR) 4K

Yükleniyor...

Daha önceden hiç gerçek bir karanlık gökyüzünü görme şansınız oldu mu?

Herkesin aynı anda tüm ışık kaynaklarını söndürdüğünü hayal edin. Aslında bu senaryo, istenmeden de olsa geçmişte yaşandı. Neler olduğunu size anlatayım.

Karanlık yavaş yavaş açılır. Yıl 1994, Los Angeles.

Los Angeles, sabah 5 sularında meydana gelen bir deprem yüzünden temelden sarsıldı ve bu süreçte şehrin enerji şebekesi tamamen devre dışı kaldı.

Kargaşayla uyanan bölge sakinleri, uykularını yarıda bırakıp can havliyle dışarı fırlamışlar.

Evlerinden dışarı çıkan insanlardan bazıları, zifiri karanlıkta gördükleri karşısında paniğe kapılmış.

O günlerde, Amerika’da acil durumlarda kullanılan 911 çağrı merkezi, gördüklerini anlamayan bu insanlardan sayısız çağrı almış.

Yanlış anlamayın, dünya sallandığı için değil; gökyüzünde gümüş rengi dev bir bulut gördükleri için. Evrenimizi, parlak bir şekilde parıldayan yıldızları, kümelenmiş galaksileri, Satürn ve Jüpiter gibi gezegenleri...

Aslında bu insanlar, Samanyolu galaksisini ilk kez görüyorlardı ve muhtemelen gördüklerini tanımlayamadılar. Bu da onlara korkutucu geldi. Yaşadıkları şehir, ışık kirliliğinden dolayı daha önce hiç bu kadar parlak ve net bir gökyüzüyle karşılaşmamışlardı.

Bu hikaye, maalesef ışıkla kirlenen gökyüzü nedeniyle karşı karşıya olduğumuz durumun üzücü bir gerçeği. Çünkü gökyüzünün parlaması nedeniyle birçok insan, hayatlarında Samanyolu’nu hiç görmedi bile...

Eğer siz de nüfusun yoğun olduğu bölgelerden birinde yaşıyorsanız, muhtemelen sizden de bahsediyorum.

Her yıl gökyüzü %10 daha parlak hale geliyor ve maalesef bu rakamların daha da artması bekleniyor.

Üstelik anlattığım bu hikayenin üzerinden tam 30 yıl geçti.

Artık ışık kirliliği öyle bir boyuta geldi ki, yukarıya baktığımızda sadece ayı ve etrafta da 3-5 tane yıldızı görebiliyoruz. Biraz bekleyip izlemeye devam ettikten sonra 1-2 tanesinin hareket ettiğini görüp uçak olduğunu anlıyoruz.

Bugün dairenizden çıktığınızı ve Samanyolu’nun ya da yıldızların başınızın üzerinde parıldadığını hayal edebiliyor musunuz? YILDIZLAR NEREDE?

Cevabı bu fotoğraftan anlayabilirsiniz. Yıldızları ışıkla bastırdığınız zaman onları göremiyoruz.

Science dergisinde yayınlanan makaleye göre dünya nüfusunun %80’inden fazlası ışıkla kirlenen gökyüzü altında yaşıyor.

Herkes, uzayda yaşadığımızı biliyor ama gece gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz şey ne?

Gökyüzü, parlak sokak lambaları ve neon tabelalarla aydınlatılmış durumda. Bu da, aslında uzayın bir parçası olduğumuzu, yıldızların arasında yaşadığımızı unutmamıza neden oluyor.

Evrenle olan bağlantımızı koparıyor.

Üzerinde yaşam olduğunu bildiğimiz tek gezegen biziz.

Bu, dünyanın uzaydan kaydedilen bir görüntüsü. Bu görüntüde olduğu gibi gezegeni mavi ve yeşil görmemizin nedeni, güneş ışığını yansıtıyor olması. Okyanusları, bulutları, karaları net bir şekilde görebilmemizin nedeni de bu. Yani, üzerinde güneş parlamasaydı dünyayı göremezdik.

Peki ya karanlıkta kalan tarafı?

Dünya doğal olarak parlak değil çünkü güneş ışığı bu dönemde dünyanın yüzeyine ulaşmaz. Yani okyanusları, bulutları, karaları net bir şekilde göremezsiniz.

Yoksa görür müydük?

Bu, dünyanın gece görüntüsü ve gezegenimizi küresel boyutta en çarpıcı örneklerinden biri. Işığın dünyanın her yerine yayıldığını görebilirsiniz.

Elbette çoğu az gelişmiş bölgede hâlâ karanlık alanlar var. Ancak bunun oldukça küresel bir etki olduğunu fark etmişsinizdir.

Biraz daha yakınlaşalım.

Bu, binlerce uydu fotoğrafına dayanan ve bilgisayar tarafından oluşturulan dünyanın ışık kirliliği haritası.

Fark ettiğiniz gibi 4 adet renk var. Kırmızı tahmin ettiğiniz üzere en yoğun, mavi az ışık kirliliğini temsil ediyor.

Gri bölgelerse ışık kirliliğinin olmadığı alanları temsil ediyor. Genellikle yaşamın olmadığı ya da az olduğu alanlar...

Şu kırmızılıklara bir bakın: Amerika, Rusya, Almanya, Japonya, Çin, Türkiye.

Türkiye’ye biraz yakınlaşalım mı?

Bizde de pek fark yok. Büyük şehirler tahmin edebileceğiniz gibi kıpkırmızı bir halde.

Amatör astronomların gözlem alanlarının karanlığını karşılaştırmasına yardımcı olmak amacıyla oluşturulmuş bir ölçek var: Işık kirliliği ölçeği, Bortle (Bordıl) Skalası.

Bortle Skalası, 9 kategoriden oluşuyor.

Skaladaki 1. kademe, gözlem yapmak için mükemmel bir karanlık gökyüzünü ifade ediyor.

Yıldızlar bu koşullarda son derece net ve parlaktır. Binlerce yıldız ve derin uzay nesneleri gözle görülür ve çarpıcıdır. Gezegenler, yıldız kümeleri, galaksiler ve diğer gök cisimleri açıkça görülebiliyor.

Uzayın bu derin manzarasının altında yaşadığınızı bir hayal etsenize? Nasıl hislere kapılıyorsunuz? İnsanın dünyaya, evrene hatta yaşama bakış açısı değişiyor, değil mi?

Bize kim olduğumuzu hatırlatıyor. Neredeyiz? Burada ne yapıyoruz?

Uzayda kaybolmuş bir yıldızın yörüngesinde dönen bir gezegendeyiz. Bu bağlantıların farkına varıyorsunuz.

Bu gerçekten de sahip olunması gereken bir bakış açısı...
Sonrasında Bortle skalasında 9. kademeye kadar git gite ışık kirliliğinin etkilerini görüyoruz.

  1. kademede ise artık gökyüzünün zirvesinde bile ışık kirliliğinden tüm gökyüzü parladığını görüyoruz. Tanıdık takımyıldızlarını oluşturan birçok yıldız, tamamen görünmez.

Gökyüzünde sadece Jüpiter, Venüs gibi en parlak gezegenler ve Sirius gibi en parlak yıldızlar görülebiliyor.

Bu New York City'nin gece fotoğrafı, gökyüzünün parlaklığına bakın, çok çarpıcı boyutta, değil mi? Aradaki farkı görebilmeniz için size bir fotoğraf daha gösteriyim.

Bu fotoğraf, İran'daki Demavent Dağı'nın 4200 metre yüksekliğinden çekilmiş.

Gördüğünüz gibi, artık insanların bir avuç yıldızdan fazlasını görmek için büyük şehirlerden oldukça uzaklara gitmeleri gerekiyor.

Eğer bu konuda hiçbir şey yapılmazsa, 100-200 yıl içerisinde dünya ve gökyüzü tanınmaz bir hale gelecek.

Bu sadece evrenin güzelliğini takdir etme şansımızı elimizden almakla kalmıyor, aynı zamanda astronomi ve bilimsel araştırmaları da etkiliyor.

Işık kirliliğinin etkileri altında olsalardı Galileo Galilei, kendi tasarladığı teleskopu kullanarak, Ay'ın yüzeyindeki kraterleri, Jüpiter'in uyduları, Venüs'ün farklı evreleri ve ya Satürn'ün halkaları gibi önemli gözlemleri yapabilir miydi?

Ve ya Edwin Hubble, uzak galaksilerin bizden uzaklaştığını ve evrenin genişlediğini keşfedebilir miydi?

Modern gözlem astronomisinin temelleri geçmişte atılamasaydı, şu anda bulunduğumuz noktaya ne zaman ulaşabilirdik?

Gece gökyüzünü gözlemlemekle ilgilenmeyen insanlar genellikle ışık kirliliğini pek umursamıyor. Ancak bu durum sadece astronomi tutkunlarını etkilemiyor, çünkü ışık kirliliği çoğu canlıya ve bir bütün olarak çevreye zararlı.

Örneğin, bu aşırı yapay ışıklar, hayvanları da birçok yönden olumsuz etkiliyor: üreme, uyku ve yırtıcı hayvanlardan korunma gibi davranışlarını da kontrol ediyor. Göçmen kuşların yönünü şaşırtıp ölmelerine sebep oluyor, yavru kaplumbağalar okyanustan şehirlere çekiliyor.

Üstelik işin bir de ekonomik boyutu var. Gereksiz aydınlatma her yıl milyarlarca dolara mal oluyor ve ekolojiye zarar veriyor. Uluslararası Karanlık Gökyüzü Derneği'ne göre, tüm dış mekan aydınlatmalarının %35'i, kötü tasarlanmış aydınlatma armatürleri nedeniyle israf ediliyor. Bu atığın toplam maliyeti yalnızca Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl yaklaşık üç milyar doları buluyor.

Bu aydınlatmalara güç sağlamak için kömür, petrol, doğal gaz gibi yakıtlar sayesinde milyonlarca ton karbondioksit yayılıyor ve bu da çevreye büyük zarar veriyor.

Diğer tüm kaynaklar gibi, eğer gökyüzünü de korumazsak, muhafaza etmez ve değerini bilmezsek, elimizden tamamıyla kayıp gidecek. Neredeyse her yerin ışık kirliliğinden etkilendiği bir dünya hayal edin.

Yüzyıllardır şairlere, bilim insanlarına, bizlere ilham veren parıldayan yıldızlar artık gözlemlenemiyor.Işık kirliliğinin hayvan göçlerini etkilemesi nedeniyle bazı hayvan türleri yok oluyor.

İnsanlar olarak, vücutlarımız için bir iç saat görevi gören belirli bir gündüz-gece döngüsüne alışkınız. Bu döngü etrafımızdaki ışık miktarı tarafından kontrol ediliyor. Gece boyunca aşırı yapay ışık bu döngüyü bozarak uyku bozukluklarına, depresyona ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabilir. Düşünün.

Dünyadaki nüfusun büyük bir kısmı uyku bozuklukları, zihinsel sağlık sorunları ve sirkadiyen ritimlerinin bozulmasından kaynaklanan kronik rahatsızlıklarla mücadele ediyor.

Her şeyden önemlisi, ışık kirliliğinin gelecek nesillerimiz üzerindeki etkilerini bir düşünsenize.

Mesela ben çocukluğumu düşünüyorumda, bundan 25 yıl önce 9-10 yaşlarındayken dışarıda oturup yıldızları izlerdim. Gökyüzü o zamanlar benim için sonsuz bir gizemdi, orada neler olduğunu merak ettiğimi hatırlıyorum.

Yakından neye benziyorlardı acaba? Kabuğuma sığamıyordum, evreni ve başka yaşamları merak ediyordum. Gökyüzüne bakıp gördüğüm yıldızlar bana ilham veriyordu; hayal gücümün sınırlarını zorluyordu, beni daha fazlasını keşfetmeye teşvik ediyordu. Belki de bugün bu konulara olan merakım ve bu merakı sizlerle paylaşmam, çocukluk yıllarımda gökyüzüne bakıp kurduğum hayallerden kaynaklanıyor.

Peki ya gelecek neslin çocuklukları? Onlar da gökyüzüne bakıp yıldızları görebilecekler mi? Şehir ışıkları giderek arttıkça, gecelerimiz parlak ama yıldızsız bir hale geliyor. Çocuklar artık geceleri dışarı çıkıp, gökyüzündeki yıldızları izlemek yerine, yapay ışıkların altında büyüyorlar.

Bu durum, onların hayal gücünü nasıl etkiler? Onlar benimle aynı duyguları hissedebilirler mi? Gökyüzüne bakıp evrenin büyüklüğünü, gizemini ve güzelliğini keşfetme fırsatını kaçırırlarsa, belki de bilim ve keşif aşkını merakını daha erken yaşlarda yakalama şansını kaybedecekler.

Gökyüzünü izleyememenin teknolojinin kaçınılmaz bir sonucu olarak düşünüyorsanız, bu doğru değil. Ben de bir teknoloji hayranıyım. Açıkçası teknolojiyi her gün kullanıyorum.

Ama dış mekândayken ilgilendiğiniz şey çoğunlukla altınızdaki zemini ve etrafınızı aydınlatmak. Dışarıya ve yukarıya yayılan ışığın tamamı, aslında etrafınızdaki alanı aydınlatmaya yardımcı olmuyor. Yaptığı tek şey, gökyüzüne yayılmak ve "ışık kirliliğini dahada arttırmak."

Bu da dışarıyı aydınlatmada kullandığımız enerjinin %60'ının-70'inin, yıldızları gizleyerek harcandığı anlamına geliyor.

Işık kirliliği ile atılacak adımlar var, ama bunlar çoğunlukla devletleri ilgilendiren çözümler.

Örneğin, mavi ışık yerine sıcak sarı ışığın kullanılması gibi; gereksiz derecede parlak ışık kaynaklarının tamamının karartılması veya gökyüzüne ışık kaçmayacak şekilde koruyucu aydınlatma armatürleri kullanılması gibi. Mesela Yeni Zelanda bunu başaranlardan birisi gökyüzünü karanlık tutmak ve ışık kirliliğini azaltmak amacıyla çeşitli önlemler almışlar.

Işık kirliliğini kontrol altına almak için gereksiz dış aydınlatmanın sınırlandırılmasını ve ya ışıkların doğru yönlendirilmesi gibi özel düzenlemeler ve yasalar uyguluyorlar.

Bu alanlara "karanlık gökyüzü rezervi" deniyor.

Örneğin, Aoraki Mackenzie (ow-rah-ki mekenzi) Karanlık Gökyüzü Rezervi, dünyadaki en büyük karanlık gökyüzü rezervlerinden biri ve Yeni Zelanda, astronomi turizmi açısından popüler bir destinasyon.

İnsanlar sırf gökyüzünü görebilmek için dünyanın bu ucuna kadar seyahat ediyorlar.

Işık kirliliğini en aza indirmek için kişisel olarak yapabileceğiniz ufak şeyler de var, mesela sıcak renkli ampuller kullanmak gibi, daha az elektrik harcayan LED ışıklarına geçiş yapabiliriz, dış mekan ışıklarını korumalı aydınlatma armatürleriyle değiştirebiliriz mesela, dış mekan lambalarına hareket sensörleri de takabiliriz, ya da en basitinden ihtiyacınız olmadığında ışıkları kapatabiliriz.

Kapatabiliriz... Çünkü etrafımızdaki birçok güzel şey gibi, gökyüzünün hayranlık verici güzelliği de git gide bizden uzaklaşıyor ve henüz tam anlamıyla bunun farkına bile varmadık, çünkü gerçekten bakmıyoruz.

Dikkatimizi neye veriyoruz? Telefonlar, bilgisayarlar, televizyonlar, her türlü ekrana bakıyoruz. Dürüst olmak gerekirse, gökyüzüne gerçekten bakmak bir yana, birbirimize bile yeterince bakma zahmetine girmiyoruz.

Dediğim gibi, gökyüzünün parlaması nedeniyle birçok şehir sakini hayatlarında Samanyolu'nu hiç görmedi bile!

Yukarıya bakmak ve baktığımız gökyüzünün, evrende var olduğu bilinen her şeyi kuşattığını bilmek çok derin bir bilgi. Bunu biraz düşünün... Bu gereksiz yapay ışıklar olmasaydı gökyüzü nasıl gözükürdü?

Değişim için yukarı bakın ve bir adım atarak başlayın.

Bu adım küçük bir adım olsa bile...


Kaynaklar:

Science dergisinde yayınlanan makale https://www.science.org/doi/10.1126/sciadv.1600377
Işık Kirliliğinin Etkileri
https://en.wikipedia.org/wiki/Light_pollution#Gallery
Karanlık Gökyüzü Derneği Araştırmaları
https://darksky.org/
Işık Kirliliği Haritası

https://www.lightpollutionmap.info/

İlgili İçerikler