James Webb Uzay Teleskobu (2021 – 2024)

Yükleniyor...

Görmek…
Evrende neredeyse her canlının sahip olduğu evrensel bir yetenek. Ancak sadece insan gibi bir canlı, uzaklık ve derinlikleri gözlemleyebilme, onlar hakkında hayaller kurabilme ve daha iyi görebilmek için araçlar geliştirme yetisine sahip.

Bu gerçekten garip, değil mi?

Sadece 400 yıl öncesine kadar insanlar, karanlık gecelerde gökyüzüne bakarak evreni keşfetmeye çalışıyorlardı. Şimdi ise zaman ilerledi, bilim ilerledi, teknoloji gelişti ve artık evrenin derinliklerine, yıldızlar arasına dalıyoruz. Daha önce hiç görmediğimiz güzellikleri ve sırları açığa çıkarıyoruz.

Bahsettiğim, tarihin en iyi mühendislik projelerinden biri olan James Webb Uzay Teleskobu.

Bu teleskop, 25 Aralık 2021’de Ariane-5 roketiyle Fransız Guyanası’ndan fırlatıldı ve Dünya’dan 1,5 milyon kilometre uzaklıkta, güneşle dünya arasındaki L2 yörüngesine yerleştirildi.

James Webb Uzay Teleskobu, şimdiye kadar yapılmış en güçlü uzay teleskobu ve şimdiden çok sayıda eşi görülmemiş verinin yanı sıra çarpıcı görüntüler ortaya çıkardı. Halen nefes kesici görüntüler kaydetmeye ve insanlığı büyülemeye devam ediyor.

Geçen süre içinde, James Webb Uzay Teleskobu tarafından günümüze kadar kaydedilen en çarpıcı görüntülerden bazılarını birlikte incelemek ister misiniz?

DERİN ALAN GÖRÜNTÜSÜ (SMACS 0726)

İlk olarak, 12 Temmuz 2022’de açıklanan ve beni en çok heyecanlandıran görüntüyü hatırlayalım: SMACS 0726 galaksi kümesi. Bu, evrenin en uzak noktalarının bu güne kadar kaydedilmiş en ayrıntılı kızılötesi görüntüsü. Gökada kümesinin muhteşem detaylarla işlenmiş bu görüntüsü, teleskobun ilk derin alan çalışması olarak tarihe geçti.

Teleskobun gelişmiş kızılötesi kameraları, kümede bulunan binlerce gökadanın görüntüsünü çok net bir şekilde görmemize yardımcı oluyor. Bu devasa alandaki gözlemler, Einstein’ın genel görelilik teorisi etkisi olan kütle çekimini de gösteriyor. SMACS 0723 gökada kümesinin devasa kütlesi, bir kütle çekim merceği gibi çalışarak uzaktaki gökadalardan gelen ışığı büküyor.

NASA DART MİSYONU

İkinci olarak, DART görevi. İnsanlığın en büyük tehlikelerinden biri olan Dünya’ya çarpabilecek büyük bir meteor için planlanan DART görevi, uzay aracının 27 Eylül’de Dünya’dan 11 milyon kilometre uzaklıkta bir asteroide çarpmasıyla gerçekleşti. James Webb ve Hubble, çarpışma sonrası uzaya yüksek miktarda toz ve kaya parçalarının saçıldığını gözlemledi.

KARİNA BULUTLUSU

Bununla birlikte, Karina Bulutsusu gibi dev toz ve gaz bulutlarına sahip bulutsular, genç yıldızların oluşum bölgelerini gösterir. James Webb Teleskobu, bu bulutsulardan biri olan Karina Bulutsusu’nun görüntüsünü yayınladı. Bu bulutsular, göz alıcı renkleri ve çarpıcı görüntüleri ile evrendeki yıldızların yaşam döngülerini anlamak için önemli bir kaynak.

NEPTÜN

Sonrasında, 1989’da Voyager 2’nin Neptün’ün yanından geçerken çektiği görüntülerden bu yana ilk kez gezegenin ayrıntılı bir biçimde resmedildiğini gördük. Fotoğraflar, Neptün’ü çevreleyen halkaları ve toz şeritlerini gözler önüne serdi.

KOZMİK KUM SAATİ

Devam ederken, uzaydaki kum saati görüntüsüne tanık olduk. Bu protostarın oluşumunu gösteren bu kozmik kum saati, yeni doğan bir yıldızın kalbinde gizlenmişti.

EN UZAK KARA DELİK

Bilim insanları, CEERS 1019 galaksisinde bulunan bir kara deliği keşfetti. Bu kara delik, evrenin Büyük Patlaması’ndan sonra 570 milyon yıl sonra ortaya çıkmış.

Araştırmacılar, bildiğimiz diğer uzak süper kütleli kara delikler, genellikle Güneş’in kütlesinin 1 milyar katından daha ağır olduğunu söylüyolar.ancak keşfedilen bu kara delik, uzayda bulunan diğer kara deliklere göre oldukça küçük ve hafif bir yapıya sahip.

TARANTULA BULUTLUSU

Tarantula Bulutsusunun bu yeni görüntüsü, 340 ışık yılını kapsayan bir görüntüde, daha önce kozmik tozla örtülü olan, daha önce hiç görülmemiş on binlerce genç yıldız da dahil olmak üzere, nebulanın yıldız oluşum bölgesini gösteriyor. En aktif bölge, soluk mavi renkte görünen devasa genç yıldızlarla parıldıyor gibi görünüyor. Bunların arasında hala gömülü olan, kırmızı görünen ancak bulutsunun tozlu kozasından henüz çıkmamış yıldızlar dağılmış durumda.

GLASS-Z13 (keşfedilen en uzak kalaksi)

Büyük patlama’dan yaklaşık 300 ila 400 milyon yıl sonra ortaya çıkmış, bugüne kadar keşfedilmiş en yaşlı gökadaların birinden bahsediyoruz.

Teleskop, zayıf ışık parlamalarını yakalamak için uzun pozlama süreleriyle çekilen ve daha geniş bir görüntü elde etmek amacıyla kullanılan Derin Alan yöntemiyle keşfedildi. Bu görüntü, insan gözünün teleskop tarafından görebileceği bir şekilde işlendi. İşlendiğinde oldukça bulanık beyaz bir merkezde kırmızı bir daireyi gözlemleyebiliyoruz.

YARATILIŞ SUTUNLARI

Webb Teleskobu bu görüntüyü çekmek için dikkatini ‘Yaratılış Sütunları’na çevirdi. Uzaydaki gözlemevi ünlü toz bulutlarını dikkat çekici ayrıntılarıyla yakalamayı başardı. Yılanlar takımyıldızında, Dünya’dan yaklaşık 7.000 ışık yılı uzaklıkta yer alan Yaratılış Sütunları, Kartal Bulutsusunun bir parçası.

Uçsuz bucaksız gaz ve toz bulutları, 1995 yılında Hubble Uzay Teleskobu tarafından fotoğraflanmasıyla meşhur olmuştu. JWST tarafından elde edilen yeni fotoğraf, sütunları daha ayrıntılı ve net bir şekilde ortaya koyuyor. Daha önce görünmeyen yüzlerce yıldız görüntüde kendine yer bulup parlarken bunlardan bazılarının sadece birkaç yüz bin yıl önce doğduğu açıklandı.

KOZMİK SORU İŞARETİ

Vela Takımyıldızı’nda Dünya’dan 1.470 ışık yılı uzaklıkta bulunan aktif olarak oluşan iki genç yıldıza şimdiye kadarki en ayrıntılı görünümü sunan bir görüntüsü

Ancak bu çarpıcı derin uzay görüntüsünün arka planında, bu yıldızların hemen altında, dev bir kozmik soru işaretini andıran bir nesne yer alıyor.

arka plan cismi kelimenin tam anlamıyla kafa karıştırıcı bir görüntüye sahip. Ayrıca bu cisimler sadece mecazi olarak kafa karıştırıcı değil ve dev bir soru işaretini benzeyen şekilleriyle de adeta bir soru soruyor.

Evren bizden bir şey saklıyor olabilir mi?

Eminim bunu duymayı çok isterdik ama, evrende bizim bölgemizden gözlemleyebildiğimiz yüz milyarlarca galaksi var ve çoğu spiral veya eliptik bir şekle sahip, yani uzaktan bir leke gibi görünüyorlar. Ancak, tıpkı bulutlar gibi, bunlara da yeterince bakarsanız tanıdık görünen bazı şekilleri bulabilirsiniz. evrende bir soru işareti görmek çok havalı olsa da bunun muhtemelen insanlığa bir mesaj olmadığını söylediğim için üzgünüm. bu sadece insanlığın düştüğü bir göz yanılgısı ve algıda seçicilik.

aynı ay üzerindeki kayalarda kaydedilen görüntülerde olduğu gibi. Ya da bahsettiğim gibi bulutlarda

uzmanlar, soru işaretinin biri diğerinin yerçekimiyle esneyen, birleşen iki gökadayı gösterebileceğini söylüyor.

bazı uzmanlarda bu soru işaretinin bir galaksi birleşmesi olduğu, ya da iki galaksinin etkileşime girmeye başladığı bir yer olarak tanımlıyor.

Bunlar, James Webb uzay teleskobu’nun bize sunduğu sadece birkaç örnek. Bu görüntüler, evrenin derinliklerine yolculuk etme fırsatı sunarken, aynı zamanda birçok düşünceyi de zihnimizde uyandırıyor.

Bu metnin kaynaklarına ve daha fazla bilgiye NASA veya Avrupa Uzay Ajansı’nın resmi web sitelerinden ulaşabilirsiniz. Eğer ayrıca video yorumlarında sizin en çok ilginizi çeken görüntüyü ve neden ilginç bulduğunuzu paylaşırsanız memnun olurum.

Bu görüntüler, insanlığın bir araya gelip, birlikte çalıştığı zaman neler başarabileceğinin bir kanıtıdır. Evren bize, sadece yıldızları, galaksileri değil, aynı zamanda kendi varlığımızın anlamıyla alakalı bir gerçeği hatırlatıyor. Bu küçük dünyadan, daha büyük bir hikayenin parçası olduğumuzu anlamak olağanüstü.

Birçok soru hala cevaplanmayı bekliyor: “Uzay Nasıl Oluştu?” veya “Evrende Başka Yaşam Var mı?” Belki de cevapları aramaktan daha heyecan verici olan, bu yolculuğun kendisi olabilir.

Milyarlarca yıl süren keşif yolculuğu ve binlerce bilim insanının, mühendisin ve teknisyenin emeğiyle, gökyüzü bize sadece yıldızları, galaksileri değil, aynı zamanda kendi varlığımızın anlamıyla alakalı bir gerçeği hatırlatıyor: Toz tanesi kadar küçük olduğumuz bu dünyadan, daha da büyük bir hikayenin parçası olduğumuzu…

kaynak: https://webb.nasa.gov/

İlgili İçerikler