Giza Piramitlerinin Altında Ne Var?
Mısır’ın altın sarısı çölünde, binlerce yıldır dimdik ayakta duran piramitler var. Hepimizin bildiği o devasa yapılar… Yalnızca geçmişin değil, insanlığın potansiyeline dair derin bir mesaj gibiler.
Peki ama neden?
Neden bu yapılar hâlâ tartışılıyor ve neden hâlâ milyonlarca insanın ilgisini çekiyor?
Bunların hiçbiri tesadüf değil. Çünkü bu piramitler yalnızca birer mezar değil; aynı zamanda Antik Mısır’ın mühendislik becerilerini, astronomi bilgisini ve inanç sistemini bugüne taşıyan sessiz tanıklar.
Ve bugünlerde, yeni yapılan araştırmalarla birlikte, bu yapıların altında tarihin satır aralarına gizlenmiş yepyeni bir hikâyenin olabileceği konuşuluyor.
Piramitlerin Altındaki Devasa Yapı İddiası
Giza Piramitleri'nin altında, piramitlerden on kat daha büyük olduğu öne sürülen devasa bir yer altı yapısının bulunduğu iddia ediliyor.
Ancak sosyal medyada paylaşılan “piramitlerin altındaki gizli şehir” görüntülerinin büyük çoğunluğu gerçeği yansıtmıyor.
Hal böyle olunca, Giza Piramitleri ile ilgili sosyal medyada oldukça dikkat çeken paylaşımlar ortaya çıkıyor. Bazı görüntüler, piramitlerin altında gizli odaların bulunduğunu ve burada bilinmeyen sırların ortaya çıkacağını öne sürüyor. Bu iddialar, pek çok kişinin kafasında soru işaretleri bırakıyor.
Göz alıcı renkler ve dramatik efektlerle süslenmiş bu görüntülerin büyük kısmı, aslında gerçeği yansıtmıyor. Hatta bazı videolar, yapay zeka teknolojisiyle oluşturulmuş tamamen kurgusal sahnelerden ibaret.
Peki Bu İddiaların Kaynağı Ne?
Bu tür içeriklerin sosyal medyada hızla yayılmasının nedeni, Giza Piramitleri üzerine yapılan bazı son derece dikkat çekici araştırmalara dayanıyor.
Geçtiğimiz hafta düzenlenen oldukça sıra dışı bir konferans ve ardından gelen basın toplantısı, bu iddiaların odağında yer alıyor. Genellikle tarihsel ve arkeolojik bulguları tartışmak için toplanan uzmanlar, bu kez çok daha farklı bir konuya odaklandılar.
Araştırma ekibi, Giza Piramitleri'nde daha önce bilinmeyen bazı yapılar keşfettiklerini açıkladı. Basın toplantısında bu keşfi yaparken kullandıkları yeni teknolojiye de değindiler (bu teknolojiye birazdan daha ayrıntılı değineceğim).
Oluşturdukları üç boyutlu modeller, piramitlerin içinde yeni “iç yapılar” olduğunu gösteriyor. Üstelik, piramitlerin altında da bazı yapılar keşfettiklerini öne sürüyorlar.
İddialara göre, piramitlerin çok derinliklerinde:
- Sekiz dikey silindirik yapı bulunuyor.
- Bu yapılara ve çeşitli odalara ulaşan sarmal merdivenler var.
- Yapının altında bir “yer altı şehri” olma potansiyeli bulunuyor.
- Ve bu yerleşim, yer altı su sistemi gibi ileri teknolojilere dayalı yapılar içeriyor.
Keşifleri Yapan Araştırmacılar Kimler?
Şimdi gelin, bu araştırmaları yapan üç kişiyi daha yakından tanıyalım:
- Dr. Armando Mei
Antik Mısır'ın tarihini, kültürünü, sanatını ve mühendislik yöntemlerini derinlemesine inceleyen bir araştırmacı. Uluslararası alanda birçok konferansa katılmış ve özellikle antik yapılar üzerine yaptığı çalışmalarla tanınıyor. - Dr. Corrado Malanga
Pisa Üniversitesi Kimya Bölümü’nde araştırmalar yapan bir akademisyen. Bu alanda birçok uluslararası bilimsel makale yayımlamış. - Dr. Filippo Biondi
Radar teknolojileri konusunda uzmanlaşmış bir bilim insanı.
Eğer bu araştırmacıların bahsettiği keşifler doğruysa, bu gerçekten de büyük bir haber olabilir. Çünkü insanlık tarihini yeniden düşünmek zorunda kalabiliriz. Belki de “ilkel” olarak adlandırdığımız eski uygarlıkların, düşündüğümüzden çok daha gelişmiş teknolojilere sahip olduklarını kabul etmemiz gerekecek.
Ama Durun, Derin Bir Nefes Alalım
Böylesine büyük iddialar gündeme geldiğinde, sosyal medya anında harekete geçiyor. Olayın gerçek yüzü araştırılmadan, doğrulama yapılmadan, ortalık teori dolu videolarla ve dikkat çekici başlıklarla doluyor.
Bu nedenle konuyu biraz daha yakından incelemeye karar verdim.
Radarla Piramitlerin İçine Bakmak Mümkün mü?
Şu an için henüz teknik bir makale yayımlanmadı. Ancak basın bültenlerine ve araştırmacıların daha önceki çalışmalarına bakarak bazı fikirler edinmek mümkün.
Bu araştırmacılardan ikisi, 2022 yılında yayımladıkları bir makalede, piramitlerdeki yapıları analiz etmek için geliştirdikleri yeni bir yöntemden bahsediyorlar. Bu yöntemin adı:
Sentetik Açıklıklı Radar Doppler Tomografisi.
Kulağa karmaşık geliyor olabilir, ama adım adım açıklayalım:
Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) Nedir?
SAR teknolojisi, yerin hareketlerini izlemek için kullanılıyor ve genellikle uydularla, bazen de drone veya uçaklarla gerçekleştiriliyor. Radar cihazı, gökyüzünden yere doğru sinyaller gönderiyor ve bu sinyaller geri döndüğünde yüzeydeki değişiklikler tespit edilebiliyor.
Bu radarlar genellikle çok kısa dalga boyları kullanıyor (örneğin 10 GHz civarında). Ancak bazı durumlarda, bu sinyaller engellerle karşılaşıp zayıflayabiliyor. Metroda cep telefonunun çekmemesi buna iyi bir örnek.
Peki Piramitlerin İçine Nasıl Bakılıyor?
Araştırmacılar, radar verilerini kullanarak piramitlerin yüzeyindeki titreşimleri ve zemindeki değişimleri izleyebildiklerini söylüyorlar. Bu titreşimler, içerideki yapılar hakkında fikir verebiliyor.
Burada devreye bir başka teknik giriyor:
Doppler Tomografisi.
Bu yöntem, radar sinyallerinin frekansındaki küçük değişimleri analiz ederek cismin iç yapısını görselleştirmeyi sağlıyor. Bu teknik, volkanların altındaki magma odalarını haritalamak gibi jeofiziksel araştırmalarda da sıkça kullanılıyor.
2022’deki Makalenin Zayıf Noktaları
Araştırmacılar, 2022’de yayımladıkları makalede, bu yöntemi kullanarak piramitlerin iç yapılarında bazı bulgulara ulaştıklarını belirtiyorlardı. Ancak bu çalışmanın bazı sorunları vardı:
Örneğin, bir görselde sağ tarafta radar verileri gösterilirken, sol tarafta bilinen bir odanın konumu gösterilmiş. Ancak radar verileri, tamamen başka bir bölgeyi işaret ediyor. Yani, araştırmacıların yorumları oldukça muğlak ve net bir eşleşme sunmuyor.
Bu nedenle 2022'deki makale, birçok bilim insanı tarafından eleştirilmiş ve büyük ölçüde görmezden gelinmişti. Çünkü radar verilerindeki yapıların nasıl tanımlandığına dair hiçbir net açıklama yoktu.
2025’te Ne Değişti?
Basın toplantısında verilen bilgiye göre, araştırmacılar artık bu yapıları kendileri tanımlamıyor. Bunun yerine, yapay zekâ kullanıyorlar.
Yani, radar verileri analiz ediliyor ve bu analizlerden çıkan sonuçları bir bilgisayar modeli yorumluyor. Bu da daha önceki çalışmalardan farklı olarak, yorum hatalarını azaltmayı ve daha nesnel veriler elde etmeyi amaçlıyor.
Şimdi doğal olarak ben şu soruyu sordum:
Eğer gerçekten bu yöntem işe yarıyorsa, o zaman bilim dünyasında başka hiç kimse neden bunu kullanmıyor?
Eğer bu kadar etkili bir teknoloji varsa, daha fazla araştırmacı ve bilim insanı tarafından uygulanıyor olmalıydı. Ama ortada, bu teknolojiyi yaygın şekilde kullanan kimse yok.
Bu da yöntemin geçerliliği hakkında ciddi şüpheler uyandırıyor.
Peki, konuyla ilgili diğer uzmanlar ne düşünüyor?
Örneğin Denver Üniversitesi'nden radar uzmanı Prof. Lawrence Conyers, iddiaları “çok büyük bir abartı” olarak nitelendiriyor ve kullanılan teknolojinin yeryüzünün bu kadar derinlerine nüfuz edemeyeceğini söylüyor.
Diğer bazı uzmanlar da SAR teknolojisinin genellikle sığ yüzeyleri tespit etmede etkili olduğunu, ancak katı jeolojik oluşumlarda birkaç metreden sonra etkinliğinin önemli ölçüde azaldığını belirtiyor.
Benzer şekilde, Mısırlı arkeolog Dr. Zahi Hawass, yaptığı açıklamada araştırmacıların “tamamen yanıldığını” ve sözde keşiflerinin hiçbir bilimsel temele dayanmadığını savunuyor.
Üstelik, araştırmacıların bulguları henüz hakemli bir dergide yayımlanmış değil.
Hakemli dergiler, bir makale yayımlanmadan önce o konuda uzman kişilerin yazıyı kontrol ettiği, bilimsel yayınlardır.
Yani biri bir araştırma yaptıysa ve bunu yayımlamak istiyorsa, önce başka bilim insanları o yazıya bakar:
“Bu doğru mu? Yöntemleri sağlam mı? Kaynakları güvenilir mi?” gibi soruları sorarlar.
Eğer yazı bu testleri geçerse, ancak o zaman yayımlanır.
Bu yüzden hakemli dergilerde çıkan yazılar genelde daha güvenilir ve bilimsel olarak daha güçlü kabul edilir. Çünkü bu, sadece bir kişinin fikri değil; başka uzmanların da onayından geçmiş bir bilgidir.
Ve son olarak, bu çalışmayı yöneten kişilerin bilimsel geçmişi de göz önünde bulundurulmalı.
Filippo Biondi’nin daha önce bu alanda çalıştığı doğru, ama şu anda bu alanda aktif değil.
Corrado Malanga’nın ise oldukça sıra dışı teorileri var. Hatta uzaylı kaçırmalarını açıklamaya çalışan görüşleriyle tanınıyor.
Mesela bir makalesinde, kaçırılan kişinin uzaylılara ait bir bellekle programlandığı, bu sırada geçici olarak ruhunun dışarı çıkarıldığı gibi ifadeler yer alıyor.
Uzaylıların var olduğuna dair bile elimizde hiçbir kanıt yokken, bu makalelerde kaçırılmalardan, ruhlardan, zihin programlamalardan bahsediliyor.
Bu tür teoriler, bilim dünyasında genellikle ciddiye alınmayan ve yoğun şekilde eleştirilen görüşlerdir.
Eğer bu kadar sıra dışı iddiaların arkasında olan kişiler bu çalışmayı yürütüyorsa, bu da akıllarda başka soru işaretleri bırakıyor.
İşte durum böyle.
Bu arada, hazır dünya dışı yaşam formlarından yani uzaylılardan bahsetmişken, eğer bu konu ilginizi çekiyorsa, hazırladığım şu videoya da göz atmanızı öneririm.
İçeriklerim hoşunuza gidiyorsa, videoyu beğenerek bana destek olabilirsiniz.
Paylaşmamı istediğiniz konular varsa yorumlarda mutlaka belirtin.
Bilimle kalın.
Kaynaklar;
Basın toplantısı: https://www.youtube.com/watch?v=xDpdJFlLpRE&ab_channel=EXPEDITION-NicoleCiccolo-
Konferans: https://www.youtube.com/watch?v=bM8vzUUZdVM&ab_channel=EXPEDITION-NicoleCiccolo-
2022'de yayımlanan makale:
https://www.researchgate.net/publication/362761902_Synthetic_Aperture_Radar_Doppler_Tomography_Reveals_Details_of_Undiscovered_High-Resolution_Internal_Structure_of_the_Great_Pyramid_of_Giza
Dr Corrado Malanga - Uzaylı müdahelelerinin küresel resmi
https://dn790003.ca.archive.org/0/items/CorradoMalanga/English/2005-07-20-Malanga-TheGlobalPictureOfTheAlienInterferencesfromalienCicatrix2.pdf